Eğitim, bireyin içerisine doğduğu milli, manevi ve kültürel değerler
başta olmak üzere, yetenek, beceri, tutum, estetik duyarlılık gibi
davranışlar kazanılmasını içeren bir süreçtir. Bir eğitim sistemini
oluşturan temel ögelerin başında öğretim programı gelmektedir.
Dolayısıyla eğitimde reform çalışmaları öğretim programları üzerinde
yoğunlaşmaktadır. Her öğretim programı da bir eğitim felsefesi üzerine
inşa edilmektedir. Eğitime ilişkin herhangi bir sistem tasarımı, analizi
veya dönüşümü öncelikle sistemin kurulacağı felsefi zeminin
belirlenmesini zorun kılmaktadır. Eğitim hedefleri, eğitim felsefesi ve
öğretim programları arasındaki bu güçlü ilişki, bütünsel tutarlılık
açısından önem arz etmektedir.
Hem öğrenmenin hem de felsefenin “merak”la başladığına yönelik görüş
geçmişten günümüze değerinden bir şey yitirmemiştir. Bireyi “öğrenme”ye
yönlendirecek en önemli güç bu “merak” duygusudur. Çünkü öğrenme soru
sormak, sorularına cevap almak, cevap alınamayan sorulara cevap bulmaya
çalışmakla başlar; öğrenen birey ayırt etmeyi ve ardından bir araya
getirmeyi öğrenir. Böylece hem kendisini hem de içinde bulunduğu
dünyayı, yeniden inşa etme kaygısını ve cesaretini kazanır. Benzer
şekilde epistemolojik, sosyolojik ve estetik açılardan “iyi”, “doğru” ve
“güzel” kavramları da öğrencinin müreffeh bir toplumu oluşturan mutlu
bir birey hâline gelmesinde önemli yer tutmaktadır. Öyle ki bu
kavramlar, ayrı ayrı ele alındıklarında bütün bir insan yaşamının
gerekliliklerine karşılık gelecek derinliğe ve içeriğe sahiptirler.
Nitelikli ve hedefi hayata dönük bir eğitim, “iyi”, “doğru” ve “güzel”
kavramlarını temel almalıdır.
Eğitim süreci ile kazanılan beceriler, bireylerin yaşam
standartlarının gelişmesine önemli katkılarda bulunurken ülkelerin
küresel rekabet kapasitelerine ve demokratik gelişimlerine önemli
katkıda bulunmaktadır. Günümüzün sosyal ve ekonomik koşullarında etkin
rol oynayabilecek bireyler yetiştirebilmek, ülkelerin uluslararası
alanda rekabet edebilirliği ile doğrudan ilişkilendirilmektedir. Bu
durum ülkeleri sorumluluk sahibi, eleştirel, inovatif düşünebilen,
problem çözme ve karar verme becerileri yüksek bireyler yetiştirmeye
imkân sağlayacak bir eğitim modeli arayışına yönlendirmektedir. Bu
doğrultuda, yeni öğretim programlarında işbirlikçi öğrenme,
tecrübe ederek öğrenme, sosyal öğrenme gibi yenilikçi öğrenme kuramları
üzerinden ulaşılmak istenen eleştirel ve inovatif düşünme gibi birtakım
önemli beceriler vardır.
İş birliğine dayalı öğrenme, iş birliğine ve iletişime dayanır.
Bireyin, verilen bilgiyi alan konumundan sıyrılıp soruşturan, sorgulayan
role yönelmesini; her katılımcının düşüncelerine saygı duyulduğunun
farkına varmasını sağlar. Farklılıklara saygı gösterilmesine,
farklılıkların zenginlik olarak algılanmasına, düşüncelerin daha rahat
paylaşılmasına ve nihayetinde yeni fikirlerin oluşmasına ortam hazırlar.
Bu bağlamda öğretim programları; bireyi topluma, toplumu da bireye feda
etmeyen, kişi hak ve hürriyetine saygılı, uzlaşmacı bireyler
yetiştirmek üzerine temellendirilmiştir. Bu anlayışla bireyin sahip
olduğu tüm yeterlilikleri potansiyeli ölçüsünde mümkün olduğu kadar
geliştirmesine fırsat verecek; bireyin aklını ve duygularını sağlıklı
şekilde işletebilmesi için gerekli olan bilgi, beceri ve anlayışı
kazandırabilecek bir tasarım dikkate alınmıştır.
Sosyal beceriler başkaları ve çevreyle olumlu etkileşimi destekleyen
davranışlardır. Bu beceriler içerisinde başkalarının duygularını anlama,
grup etkinliklerinde yer alma, cömertlik, yardımseverlik, başkalarıyla
iletişimde bulunma, müzakere etme ve sorun çözme yer alır. Bunun
yanında, sosyal becerilerin gelişimi iş yaşamı ile ilişkili beceriler
için de ciddi bir temel oluşturmaktadır. Burada önemli olan, kendisiyle
ve toplumuyla uyum içinde olan, sorumluluklarını bilen ve gereğini
yerine getirebilen, bir yandan millî, diğer yandan da evrensel değerleri
içselleştirmiş öz güven sahibi bireyler yetiştirmektir.
Eleştirel düşünme yeni fikirlerin ortaya çıkmasını sağlar. Ayrıca
birey, düşüncelerini argümanlar ortaya koyarak savunduğu için bu
savunma, düşüncelerin tekrar değerlendirilmesine de olanak tanır. Bu
terim, yaratıcı, eleştirel, üretken düşünme ile birlikte ele alınmalıdır
ve bu terimler, problem çözmenin en önemli aşaması olan fikirlerin ve
kavramların eleştirel değerlendirilmesi ve bunun bir sonucu olarak fikir
üretimi aşamasına ulaşmayı sağlar. Öğretim programlarında bu düşünce
biçimini içselleştiren, analitik ve yaratıcı düşünme becerilerinin
gelişmesine izin veren bir yolla hayati tecrübeyi, eskimez yeniyi
bulmaya, ona ihtimam göstermeye ve yeniden üretebilmenin yollarını
bulmaya önem verilmiştir. Bunun için de hayatın her alanında
uygulanabilecek eleştirel sorgulama niteliğine sahip olmanın birey için
olduğu kadar, toplumsal yapı için de önemli olduğu, bireylerin böyle bir
niteliğe sahip olmasının toplumun gelişmesi ve devamlılığını sürdürmesi
açısından değer taşıdığı düşüncesi hâkim kılınmıştır.
İnovatif düşünme becerisi yeni kavrayışlara, özgün yaklaşımlara, yeni
bakış açılarına, bir şeylerin anlaşılması ve kavranmasında yepyeni
yollara öncülük eden bir düşünme biçimidir. Genel olarak inovatif
düşünmenin geliştirilmesinde önemli olan, bireylerin fikir üretimini
sağlayacak tekniklerin kullanılması, farklı fikirlerin ortaya atılması,
fikir üretimine, hayal gücüne, düşünme becerilerinin geliştirilmesine
dayalı eğitimin sağlanabilmesidir.
Günümüz eğitim anlayışı öğrencinin bilgi düzeyinin değerlendirilmesinden ziyade, bilginin birey için
anlamlı ve yaşantısal hâle getirilmesi esasına dayanmaktadır. Eğitim
felsefesinde yaşanan bu değişim, eğitim sistemlerinin yeniden
düzenlenmesini, kapsamlı ve sürdürülebilir müdahalelerle sürekli olarak
yenilenmesini zorunlu kılmakta, hatta bu güncelleme ve geliştirme
çalışmalarının, eğitimin ayrılmaz bir parçası hâline gelmesine neden
olmaktadır. Öğretim programlarında doğa bilinciyle desteklenen bir çevre
anlayışına sahip öğrencilerin yetiştirilmesiyle beraber, öğrenmenin
sadece okul mekânları veya sınıflarla sınırlı olmadığı, bütün hayatı
kapsadığı fikrini temele alan, öğrenilenlerin günlük hayatta
kullanılabilmesinin yolunu açan bir yaklaşım dikkate alınmıştır.
Estetik duyarlılık ve estetik eğitimi “estetik yargının bir bilgi
yargısı değil, bir beğeni yargısı olduğu” bilinci ile hareket ederek
öğrencinin güzel nesneye dair duyumlarını geliştirmeyi ve duygularını
ifade edebilmesini amaçlar. Bu yeni yaklaşım ile estetik eğitimin alanı
duygular olarak tarif edilmiştir. Bu eğitim aracılığıyla öğrencinin
hayal gücünün geliştirilmesi ve öğrencinin hayal gücü ile yaklaştığı
güzel nesneye dair hissettiği duyguları öz güvenle ifade edebilmesi
beklenmektedir. Estetik eğitiminin programa işlenmesinde hedef;
fikirlerini, beğenilerini sunabilen, eğlenerek ve ilgi alanlarını
geliştirerek öğrenen, yüksek motivasyonlu, eleştirel düşünme becerileri
gelişmiş, mutlu, estetik değerlere uzak olmayan, estetik hazzın izini
süren, belirli bir güzellik algısına sahip, estetik bakış edinebilmiş,
hayata eleştirel tavır alabilen, kendi hayal gücünü ortaya koyabilen,
hayatın tek yönlü işleyişini kendi tasarımları ile zenginleştiren
bireyler yetiştirmektir. Estetik eğitim ile öğrencinin derin fark etme
kabiliyeti gelişir. Öğrenci, bir sanat eseri ya da başka bir inceleme
nesnesindeki detayları oluşturan farklı bileşenleri, bu eserlerle
kurduğu sürekli ilişki vasıtasıyla, tanımlamayı ve açık bir şekilde dile
getirmeyi öğrenir.
Estetik eğitimi yoluyla birey, sanat eserlerini duygular yoluyla
olduğu kadar duyular aracılığıyla da deneyimlediğiiçin somutlaştırma
yeteneği gelişir.
Bu sayede birey farklı duyguların farklı şekillerde
anlatılabileceğini kavradığı için bir duygunun, bir durumun ne şekilde
anlatılabileceğine dair görüşleri gelişir. Benzer şekilde ifade yeteneği
gelişen öğrenci olayların başka şekillerde ele alınabileceğini bilerek
farklı olasılıkları sorgular. Birçok farklı olgu ile etkileşim hâlinde
olan birey, bu nesneler arasında ya da bilgi, deneyim ve metinler
arasında bağlantılar kurabilir. Öğretim programlarında niçin var
ettiğimizi ve nasıl gerçekleştirdiğimizi bilmediğimiz bir güzellik
ortaya koyma yerine, yapılan her estetik davranışın veya ürünün daima
bir ölçü ve hesap ile meydana getirildiği düşüncesiyle sürdürülebilir
bir estetik anlayışı öğrencilere kazandırılması hedeflenmiştir. Yemek
kaşığından çeşmeye, kuş yuvasından kapıya kadar hayatı, en ince
ayrıntısına varana dek, süsleme hassasiyeti taşıyan bir geleneğin bu
imkânlarının tekrar ortaya çıkarılması beklentisiyle hareket edilmiştir.
Öğretim programlarında öğrencilerin duygusal, zihinsel ve sosyal
yeteneklerini mümkün olduğu kadar eş ölçüde geliştirmelerine imkân
verilmiştir. Ayrıca eşitlik, adil olma kavramları üzerinde yoğun olarak
durulmuş; duyguları dile getirme, düşüncelerini öz güvenle ifade
edebilme, öneride bulunma ya da bir fikri reddedebilme hakları da
düzeylerine uygun şekilde eğitimin parçası hâline getirilmeye
çalışılmıştır.
Geleceğe ışık tutmada önemli bir yeri olan tarih bilgisi ve
bilincinin öğrencilere doğru bir şekilde kazandırılması için tarihin
komplekssiz bir şekilde aktarılabilmesi; fakat diğer taraftan da tarihin
öznesi olmuş milletimizin büyük tarihsel başarılarının da göz ardı
edilmemesi üzerine eleştirel bir tarih felsefesi gözetilmiştir.
Genel olarak sanatsal, edebî ve kültürel çalışmalar öğrencilerin
düzeylerine uygun şekilde eğitime dâhil edilmiştir. Tarihi boyunca
değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerin en gözde
eserlerini hâlâ muhafaza etmekte olan bir ülke olarak bu kültürel
varlıkların ancak bilgili ve yaşadığı döneme de belirli bir tarih
bilinciyle bakabilen bireylerin yetişmesiyle gelecek nesillere
aktarılabileceği düşüncesi gözetilmiştir. Aynı zamanda kendi çağının
tanığı olarak insanın, sahip olduğu kültürün dışında farklı kültürlerin
özelliklerini ve niteliklerini de öğrenmesi gerektiği, bunun hem kendi
kültürümüz açısından hem de genel olarak dünya kültür tarihinin
korunması açısından önem taşıdığı düşüncesi dikkate alınmıştır.
Sonuç olarak öğretim programlarında “birey” olmanın aynı zamanda çok
daha geniş bir “dünya ailesi”ne ait olmak olduğunun bilincine varacak,
yaşadığı topluma ve ülkesine, toprağına samimi bir hisle bağ kuracak,
bilim ve teknolojiyi etkin şekilde kullanarak ve gerekli teknik bilgi,
birikim, beceri ve yeterliliklere sahip kuşaklar yetiştirmek
hedeflenmiştir. Farklı disiplinlerin bir arada olduğu ama nihayetin
sadece bu disiplinlerin toplamından ibaret olmadığı, kendi niteliklerini
taşıyan bir “bütün”e sahip ve aynı zamanda disiplinler arası
etkileşimin açık olduğu bir yaklaşımla sadece hedefi değil, yolu da inşa
eden bir içerikle öğretim programları hazırlanmıştır.
16 Eylül 2017 Cumartesi